İstanbul’un Semtleri ve İsimlerinin İlginç Hikâyeleri
Keşif Kültür ve Dahası

İstanbul’un Semtleri ve İsimlerinin İlginç Hikâyeleri

Rumeysa E.
Rumeysa E.

Tarihi boyunca üç büyük imparatorluğa başkentlik yapan ve pek çok kültür hazinesini içinde barındıran İstanbul, hiç şüphesiz dünyanın en güzel şehirlerinden biridir. Öyle ki Türk edebiyatının usta şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı “Bir Başka Tepeden” isimli şiirinde “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul/ Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer/ Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul/ Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” dizeleriyle bu güzide şehre olan hislerini kendine has üslubu ile dile getirmiştir.  Gerçekten de her bir semtinin kendine has bir güzelliği vardır İstanbul’un. Sevmekle bitmez bu şehrin semtleri. Hepsinin bir adı vardır elbette ve her adın da bir hikâyesi. Kimi gayet açıktır hemen ele verir kendini kimi de bir bilmece gibidir durup dinlemek gerekir.

İstanbul’un Semtleri

İstanbul’un her bir semti, kendine has dokusu ve karakteriyle İstanbul’un ruhundan bir parçadır. Kalabalığa karışıp görünmezlik pelerini giymek isteyenler için Mecidiyeköy, kendi şehrinde kendini turist hissetmek isteyenler için Taksim, renkli bir dünyanın içinde biraz dinlemek isteyenler için Kuzguncuk, bir tatlı huzur almak isteyenler için Kalamış… Sözün özü, bu şehirde her ruh halinize uygun ve tam da şu anda olmak isteyeceğiniz türden bir yerler illaki bulursunuz.

Bu içerik de ilginizi çekebilir: Efsanelere Yakından Bakalım: İstanbul'un 7 Tepesi

Peki Bu Semtlerin İsimleri Nereden Geliyor?

İstanbul’daki çoğu semtin adının kökeni bilinmekle beraber, bu semtler arasında isminin nereden geldiğine dair kesin yargılara varılamayan, muhtelif rivayetler arasında bir fikir birliğine ulaşılamayan yerler de vardır. Fakat bir yeri tanımanın en iyi yolu şüphesiz ki bahsi geçen yerin adının kökenini anlamaktır. İstanbul’u ve semtlerini daha iyi anlamak ve hikâyelerini daha doğru okumak için de yer adlarının kökenini öğrenmek son derece önemlidir. İşte tam bu noktada imdadımıza biri yetişir: Toponimi. Yer adlarının kökenini inceleyen bu bilim dalı, bizleri bu semtlerin tarihi süreçleri, yöre insanlarının yaşantıları, kültür ve inanç yapıları bakımından aydınlatmaktadır.

İstanbul’daki Bazı Semtler ve İsimlerinin Hikâyeleri

Toponimi ışığında İstanbul’daki semt isimlerinin hikâyeleri hakkında daha fazla fikir sahibi olmak mümkündür. İşte birkaç örnek:

Cağaloğlu

Fatih sınırları içinde bulunan Cağaloğlu semti adını 16. yüzyıl sonlarında sadrazamlık yapmış olan Yusuf Sinan Paşa’dan almıştır. Aslen İtalyan kökenli olan ve asil Cicala ailesine mensup Sinan Paşa’nın bu İtalyanca aile adı zaman içerisinde halk dilinde biraz değişerek Cağaloğlu (Cicalaoğlu) şeklini almıştır. Sinan Paşa'nın burada bulunan sarayından ve  yaptırmış olduğu camiden dolayı semt Cağaloğlu ismini almıştır.

Kabataş

Kabataş semti, II. Bayezid devrinde 1490 tarihinde yaşanan bir barut mahzeni patlaması sırasında buraya düşen bir taştan dolayı bu adı almıştır. Bu taş, Atmeydanı civarında barut deposu olarak kullanılan Güngörmez Kilisesi denilen eski metruk bir kilisenin parçalarından olup uzun süre suyun içinde durmuş ve hatta bir dönem iskele olarak da kullanılmıştır.

Pangaltı

Pangaltı isminin kökeni, İstanbul’da yaşayan levanten topluluğuyla ilişkilendirilir. Şişli’nin Feriköy, Pangaltı gibi bölgelerinin henüz açıklık, kır halinde olduğu dönemlerde burada bir otel-lokanta işleten aslen Bologna’lı bir İtalyan olan Jean-Baptiste Pancalti’den (Giovanni Batista Pancalti) bu ismi aldığı rivayet edilir.

Balat

Balat adı, Rumca saray anlamına gelen “palation” kelimesinden gelmektedir. Semt, surlardaki Blaherna Sarayı'na yakınlığından ötürü bu adla tanınmıştır.

Cibali

Rivayete göre İstanbul'un, II. Mehmed tarafından fethedildiği 29 Mayıs 1453 tarihinde Bursa Subaşısı Cebe Ali Bey bu semtteki sur kapısını kırıp şehre girmiş, bu kapı ve çevresindeki semt daha sonra bu kişinin adı ile anılmaya başlamıştır. Semtin ismi zaman içerisinde değişerek Cibali şeklini almıştır.

Nişantaşı

Nişantaşı semti ismini, padişahların atış talimi yaptıkları esnada attıkları okların düştüğü rekor sayılabilecek mesafelere dikilen anıtsal taşlardan almıştır.

Aşiyan

Semt günümüzdeki ismini şair Tevfik Fikret’in burada bulunan ve Farsçada kuş yuvası anlamına gelen “Aşiyan” isimli evinden almıştır.

Horhor

Fatih’te bulunan Horhor semti adını, günümüzde Simitçi Şakir Sokağı'nda yer alan çeşmenin geçmiş tarihlerde çok kuvvetli şekilde akması, halkın ise suyun bu akış sesini "hor hor" şeklinde yansıtmasından dolayı almıştır.

Baltalimanı

Baltalimanı semti ismini, İstanbul’un 1453’te kuşatılması sırasında deniz kuvvetlerinin başında bulunan Baltaoğlu Süleyman Bey'den almıştır. Semte bu ismin verilmesi, kuşatma sırasında gemilerin bu koyda toplanması ile ilişkilendirilmiştir.

Ayrılıkçeşme

Semt, adını IV. Murad tarafından 17. yüzyılda yaptırılan Ayrılıkçeşmesi'nden almaktadır. Bu çeşme, Mekke'ye gitmek üzere yola çıkan hac kafilelerinin hazırlıklarını yaptığı ve İstanbul'dan çıkarken kendilerini uğurlayanlarla vedalaşıp ayrıldığı noktadır.

Tarabya

Bugün Tarabya denilen yerin antik çağlardaki adı Farmakeia idi. Söylenceye göre İason’un Kolhis’ten getirdiği büyücü Medea burada karaya çıkıp ilaçlarla dolu sandığını açtığı için bölgeye Yunanca zehir anlamına gelen “farmakon” denilmiştir. Geleneğe göre Konstantinopolis Patriği Attikos, toplantılarını yaptığı bu yerin zehirle ilişkilendirilmesinden rahatsız olmuş, Farmakeia’nın adını tam zıttı olan Terapeia (tedavi) ile değiştirmiştir.

Kaynak: DergiPark