Astrolojinin Mistik Tarihi: Eski Zodyak Haritalarından Modern Burçlara
Kültür ve Dahası

Astrolojinin Mistik Tarihi: Eski Zodyak Haritalarından Modern Burçlara

sanatperver Admin
sanatperver Admin

Siz de her sabah burcunuzu okuyanlardan mısınız? Peki astrolojinin tarihi geçmişini hiç merak ettiniz mi? Astrolojiye inansanız da inanmasanız da, insanlar binlerce yıldır yıldızlardan bir nevi rehberlik hizmeti almaya devam ediyorlar ve bunu çok seviyorlar.

Takımyıldız haritaları, dünya haritalarından çok çok daha önce vardı. Ay evreleriyle işaretlenmiş mağara resimleri, mamut dişleri ve kemikler çeşitli coğrafyalardaki arkeolojik kazılarda bulunmuştur. Yüzyıllar boyunca ilk uygarlıklar doğayla uyum içinde yaşamış – yıldızların rehberliğinde birlikte avlanmış, ekinlerini biçmiş ve göç etmişlerdir. Fakat bilimsel ve teknolojik gelişmeler geleceği tahmin etmek için gökyüzüne bu kadar çok güvenmeyi bırakmamızı birkaç yüzyıldır söylüyor. Bilimin gelişmesiyle beraber astrolojide sadece meraklıları için daha fazla öz farkındalık kazanma yöntemi haline geldi. Aslında her birimiz bugünü ve geleceği birleştirerek yaşamlarımızı sürekli olarak yorumlamaya çalışan anlatı yaratıkları değil miyiz? İşte bu noktada astroloji devreye girer. Astroloji, başka hiçbir yerde bulamadığımız anlamı bulmamıza yardımcı olan bir öğedir.

Colorful galaxy
Photo by Jeremy Thomas / Unsplash

Astroloji Nedir ve Ne Anlatır?

Astroloji bir bilim değildir; Zodyak işaretlerinin aslında kişilikle ilişkili olduğunu kanıtlayacak hiçbir  bilimsel kanıt yoktur. Astroloji güneşin, ayın ve gezegenlerin astrolojik takımyıldızlar içindeki yerleşimine dayalı olarak dünyevi ve insan olaylarını tahmin etmenin bir yöntemidir. Zodyak ailesinde 12 takımyıldız bulunur: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık. Gündelik hayatta sık sık kullandığımız “Güneş burçlarımız”, doğum günümüzde güneşin nerede olduğuna göre belirlenir. Bunun yanı sıra doğumumuz sırasındaki ayın ve diğer gezegenlerin her birinin konumu, “doğum haritamıza” göre kişiliğimiz ve yaşam olayları hakkında ek bilgi sağlar.

Astrolojinin tarihi ve eski kültürlerde astrolojiye nasıl bakıldığına dair bilgi edinmek için içeriğimizi okumaya başlayabilirsiniz.

Mezopotamya ve Babil Astrolojisi

Güney Irak'ın tarihi bir bölgesi olan Mezopotamya'da yaşayan Sümerler, gezegenlerin ve yıldızların hareketlerini ilk fark etmeye başlayanlardı. M.Ö 3000 civarında, takımyıldızı haritalarını çıkartmış ve kaydetmişlerdi. Mezopotamya'da Babilliler (Keldaniler olarak da bilinirler) ilk büyük gökbilimciler oldular. Sümerlerin araştırmalarına devam eden Babilliler, ilk zodyak çarkını ortaya çıkartmışlardır. MÖ 5. yüzyılın sonlarında, Babilli gökbilimciler ekliptiği 12 eşit "burca" bölmüşlerdir. (Ekliptiğin her bir parçası 30 gün olan yılın 12 ayına tekabül eder). Her burç 30 derecelik gök boylamını göstere ilk göksel koordinat sistemini oluşturmuştur. Her segment genellikle bir hayvanın adıyla tanımlanmıştı.

Yunanlılar daha sonra "zodyak" terimini zodiakos kyklos, namı diğer "hayvan çemberi" olarak tanımlamışladır.
İsrail, Beit Alpha'daki bir sinagogda bulunan, Yunan-Bizans unsurlarını içeren 6. yüzyıldan kalma mozaik zodyak çarkı. (Fotoğraf: Wikimedia Commons, Kamu malı)

Helenistik Mısır Astrolojisi

MÖ 332'de Büyük İskender'in işgalinden sonra Mısır, Helen egemenliğine girer. İskender tarafından MÖ 3. ve 2. yüzyıllarda kurulan İskenderiye şehrinde bilim adamları, Babil astrolojisini Mısır geleneği olan Dekanik zodyak ile birleştirerek Horoskopik astrolojiyi yaratırlar. Bu sistem Babil burç çemberinden oluşturmuştur. Antik Helenistik astrolojide, belirli bir anda ekliptik fonunda yükselen Doğu ufkunun derecesinin hesaplanması “yükselen” olarak da bilinir. Eski Yunanca'da "yükselen" kelimesi horoskopos olup, İngilizce "burç" kelimesi de buradan gelmektedir. Erken horoskopik astroloji, bir kişinin doğum anında yıldızların, güneşin ve ayın konumlarını görselleştiren astrolojik çizelgeleri çizmek için hayata geçirildi. Bu doğum çizelgeleri, bir bireyin karakter özelliklerini ve hatta kaderini okumak için kullanıldı.

Dendera'daki tolemaik Mısır takımyıldızları. (Wikimedia Commons üzerinden fotoğraf

Antik Yunan ve Roma Astrolojisi

MÖ 280 civarında, Babil'de yaşayan bir rahip olan Berossus, Yunanlılara astroloji ve Babil kültürünü öğretmek için Yunanistan'ın Kos adasına taşınmıştır. MÖ 1. yüzyılda, astrolojinin iki versiyonu yaygın olarak uygulanıyordu: burçların okunması ve teurjik astroloji (kelimenin tam anlamıyla “tanrı işi” anlamına gelir). İlki geçmiş, şimdi ve gelecek hakkında bilgi ararken, ikincisi ruhun yıldızlara yükselişi ve kişisel dönüşüm ile ilgiliydi. Yunanlılar, astrolojik teoriyi Roma'ya getirmede çok önemli bir rol oynadılar.

Aralarında kozmolojik bir diyagram bulunan Öklid ve Batlamyus'un gravürü. (Wikimedia Commons aracılığıyla fotoğraf)

Bir saray astroloğuna sahip olduğu bilinen ilk imparator, MS 1. yüzyılda Mendesli Thrasyllus'u işe alan imparator Tiberius'tur. MS 2. yüzyılda, astrolog Claudius Ptolemy, doğru bir burç haritası çıkartma işine öyle dalmıştı ki; kişinin doğum yeri ile yıldızlar arasındaki ilişkiyi çizebilmek için gerçeğe çok yakın dünya haritaları yapmaya başlamıştı. Bu astrolojik haritalardan önce burçlar sembolikti, bu nedenle astrolojik anlam arayışındayken, Batlamyus bugün bildiğimiz şekliyle haritaların geliştirilmesine yardımcı oldu. Hatta Batlamyus bu arayış sonucunda "coğrafya" terimini bile icat etmiştir. M.S 140 yılında Ptolemy, şimdiye kadar yazılmış en ünlü astroloji kitaplarından biri olan Tetrabiblos'u yayınlar. Gezegenler, burçlar ve evler de dahil olmak üzere bugüne kadar kullanılan astrolojinin temel unsurlarını açıklayan kitap, hala astroloji dünyasında yararlanan kaynak kitap olma özelliğini taşımaktadır.

Orta Çağ'da Astrolojiye Nasıl Bakılıyordu?

Astroloji, Orta Çağ'da kültürün temel bir parçası haline geldi ve doktorlar, gökbilimciler ve matematikçiler tarafından benimsendi.

Photo by Greg Rakozy / Unsplash

Batı dünyası Yunan inançlarını tercih ederken, Hindistan ve Çin kendi Zodyak versiyonlarını geliştirdi. Matematikteki gelişmeler, astrologların daha doğru ve karmaşık çizelgeler geliştirmelerine yardımcı oldu ve astronomi, Cambridge Üniversitesi de (1225-50) dahil olmak üzere birçok saygın Avrupa üniversitesinde bile ders olarak okutuldu. Ancak, kilisenin güç kazanmasıyla birlikte astrolojiye olan inanç azalmaya başladı ve Engizisyon döneminde batıl inanç olarak görüldü. Bu süre zarfında ünlü astronom Galileo Galilei, sapkınlıktan suçlu bulundu ve hayatını kurtarmak için astrolojik inançlarından vazgeçmek zorunda kaldı. Aydınlanma Çağı (1650-1780) sırasında toplumlar astrolojik teori yerine bilimi en üst sıraya koydular ve yıldızları okuma pratiği sadece bir eğlence kaynağı haline geldi.

Kaynak