Osman Hamdi Bey Eserleri ve Hayatı
Resim Sanat

Osman Hamdi Bey Eserleri ve Hayatı

Ayşe Aycan Arıcan
Ayşe Aycan Arıcan

Osman Hamdi Bey Türk sanat camiasında çok yönlü bir Osmanlı Aydını olarak biliniyor. Eğitim ve sanat hayatıyla sanatseverlerin son derece ilgisini çeken bu usta ressamın hayatını, sanat anlayışını ve bıraktığı eserleri inceleyeceğiz. Öncelikle Osman Hamdi Bey kimdir ve Osman Hamdi Bey eserleri nelerdir gibi konuların üzerinde duracağız. Dilerseniz bu soruların cevaplarına gelin beraber bakalım;

Osman Hamdi Bey Kimdir?

Osman Hamdi Bey  1842 yılında İstanbul’da İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi. 1856’da Mekteb-i Maarif-i Adliye’de eğitim görmeye başlayarak resme duyduğu ilgiyi de aynı dönemlerde keşfetmeye başladı. Çeşitli karakalem denemeleri üzerine çalıştı. Aynı zamanda babası İbrahim Edhem Paşa ile beraber Viyana ve Belgrad’a müzeleri gezmeye gitti. 1860 yılının mart ayına gelindiğinde ise hukuk eğitimi almak için Paris’e gönderildi. Sanatçı Paris’te belirli bir süre için öğrenimine devam ederken, sonrasında arkeoloji ve resim alanına yönelerek Paris Güzel Sanatlar Okulu’na kayıt yaptırdı. Ayrıca resim eğitimi için bir taraftan da Jean Leon Gerome ve Gustave Boulanger atölyelerinde kendini geliştirme fırsatı yarattı. Paris’te yaklaşık 9 yıl eğitim alan sanatçı, 1867 senesinde açılan Uluslararası Paris Sergisine 3 adet eseriyle katılım sağladı.

Okuyan Genç Emir (1878)

Osman Hamdi Bey 1869 yılında yurda döndü. Bağdat Valiliği’ne atanan Mithat Paşa ile beraber Vilayet Umur-u Ecnebiye Müdürlüğü göreviyle Bağdat’a gitti. 1871 yılında Teşrifat-ı Hariciye Müdür muavinliğine getirildikten sonra İstanbul’a döndü. 1873’te düzenlenen Viyana sergisinde, sergi komiserliği görevini üstlendi. 1875’te de Hariciye Umur-u Ecnebiye kâtipliğine yükselirken, 1876 senesinde de Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğüne getirildi. Üstelik aynı yıl içerisinde ilk Meclis-i Mebusan’da milletvekilliği yaptı. 1877 yılına gelindiğinde ise Beyoğlu Altıncı Daire Müdürlüğü’ne atandı.

Yukarıda açıkladığımız bilgilere baktığımızda Osman Hamdi Bey’in resim eğitiminin yanı sıra, çeşitli alanlarda kendini geliştirdiğini ve sanat hayatı süresince birbirinden farklı görevlere getirildiğini görebiliriz.  Birazda bu usta sanatçının sanat anlayışını incelemeye ne dersiniz?

Osman Hamdi Bey’in Sanat Anlayışı

Çağdaş kültürümüzde Osman Hamdi Bey’in yapısında bir kişi daha bulmanın zor olduğunu söyleyebiliriz. Batıya yönelik çağdaş Türk kültürü ve sanatının şekillenmesinde, kurumlaşmasında hem bürokrat ve yönetici olarak hem de sanatçı sıfatıyla farklı açılardan etkili olmuştur. Kültür adamı olarak yetkinlik göstermesi ressamlık tarafını bir ölçüde gölgelemiş olsa da, anıtsal boyutlardaki figürlü kompozisyonları, Çağdaş Türk resminde kendi türünün ilk örneğidir. Doğulu kıyafetler içerisinde bu figürler; aynı zamanda Osman Hamdi Bey’in “oryantalist” bir ressam olarak görülmesinin temel nedenidir. 1860-1869 yılları arasında Paris’te Gerome’nin öğrencisi olduğu dönemlerde ülkesine döndükten sonra gerçekleştirdiği yapıtlarında, Batı ile Doğu’nun, aşk ve inancın, ölüm ile yaşamın izlerini sürmüştür. Osman Hamdi Bey’in sanat yaşamının bir başka belirleyici olgusu o dönemlerde yeni gelişen “arkeoloji” biliminin Orta Doğu’daki en önemli yaratıcılarından biri olması şeklinde gösterilebilir. Bunu İstanbul Arkeoloji Müzelerinin kuruculuğu ve 30 yıla aşkın bir süre oranın Müdürlüğü ve sayısız kazının yöneticiliğin yapmış olması diye de açabiliriz. Binlerce yıllık geçmişe sahip sanat yapıtını korumak adına sarf ettiği çabalar, ressamın yaşamının anlamıyla birlikte hayatın gelip geçiciliğinin hüznünün içine işlemesine sebep olmuştur.

Kur’an Okuyan Kız (1880)

Osman Hamdi Bey Eserleri

Osman Hamdi Bey’in bıraktığı eserler özellikle de resimler yaşadığı dönemde ağırlıklı olarak Avrupa’da ses getirmiştir. Bu durumun en önemli sebebi ise resminde işlediği konulardı. Sanatçı eserlerinde Osmanlı hayatının renkli dönemlerini resmetmiştir.

Gezintide Kadınlar (1887)

Üstelik resmettiği her şeyi ustaca işlediği ayrıntılarla gerçekçi kılmayı başarmıştır. En önemli eserleri arasında yer alan Kaplumbağa Terbiyecisi, Şehzadebaşı Camisi Avlusunda Kadınlar gibi tabloları Osmanlı dönemi İstanbul’unun yaşamını tarihi bir belge olabilecek gerçekçi nitelikte izleyicilere anlatmaktadır. Türk Resim Sanatına figürü kompozisyonun öğesi olarak yerleştiren ilk sanatçı Osman Hamdi Bey’dir. Yapıtlarında titiz bir işçilikle beraber ayrıntılar ön plana çıkmaktadır. Resimlerinde fotoğraftan kareleme yöntemini kullanarak, birçok kez de kendini model olarak kullanmıştır. Açık havada çalışmaktan ziyade akademik anlayışlı bir atölye ressamı olmayı tercih etmiştir. Oryantalist bir sanatçı olarak, oldukça fazla hayali Doğu manzarası resmeden Batılılara göre de şanslıydı. Çizdiği yapıtları oluşturan mekânları ve nesneleri yakından görüp inceleme şansına sahipti.

Kaplumbağa Terbiyecisi (1906)

Kaplumbağa terbiyecisi Osman Hamdi Bey’in en ünlü eseridir. 1906 yılında resmedilen eser, Lale Devri dönemindeki Sadabad Eğlencelerinde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakıldıklarına dair bir ipucu niteliğinde görülmektedir. Buradan Osmanlı Devleti düzeninde kaplumbağaların “kapıkulları” arasında yer aldığı sonucuna varılabilir.

Ünlü Tablolar: En Çok Bilinen 10 Resim
Geçmişten günümüze pek çok tablonun, muhteşem işçilikleri sebebiyle dünyaçapında ün saldığı bilinmektedir. Dünyanın en ünlü tabloları denilince de aklabelli başlı isimler gelir. Bunlardan birincisi şüphesiz Rönesans dönemindeyapılan “Mona Lisa [https://www.sanatperver.com/10-maddede-mona-lisa/]”…

Kaplumbağa terbiyecisi eserinde Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-i Umumiye gibi pek çok Osmanlı kurumunda üst düzey yöneticilik görevlerinde bulunan Osman Hamdi Bey’in tek başına iş yapma alışkanlığı ile atlarının yaklaşımına yönelik bir allegrogiyi akla getirir. Tabloda Osman Hamdi’nin kendisinin canlandırdığı “Terbiyeci” boynunda maşası, elinde neyi, sırtında “keşkül-ü fıkarası dervişhane bir tevekkülü anımsatır. Hafif öne eğilmiş şekilde yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret eder. Arka taraftaki iki kaplumbağanın ise yemeğe yanaşmaya tasvir edilmiştir. Resme bakıldığında Osman Hamdi’nin mesai arkadaşlarına karşı acımasız ve ümitsiz bir tavır sergilediğine dair yorumlar yapılabilir.  En önemli ayrıntı; alçak kısımdan yansıyan tek ışık kaynağıyla aydınlanan resmin, öğelerinin ilgiyi konuya odaklayan kurgu ve yalınlık ile tüm gereksiz detayların ayıklandığı başarılı bir başyapıt olarak gösterilmesidir.

Mihrap (1901)

Tablonun ilk kez 1901 yılında Berlin’de, ardından 1903’te Londra’da Kraliyet Akademisi’nin yaz sergisinde sergilendiği ve her iki sergi kataloğunda da adının La Genèse (Tekvin ya da Yaratılış) olarak yer aldığı sonradan tespit edilmiştir. Ressamın yapıtları hakkında araştırma yapan sanat tarihçisi Mustafa Cezar, Hamdi Bey’in esere ne ad taktığı o sırada tespit edilmemiş olduğundan tabloya Mihrap ismini vermiştir.

Resim, duvarında çinili mihrap olan bir bina içini göstermektedir. Başı açık bir kadın Kur’an yazısı ile çevrelenmiş olan mihraba arkasını dönmüş olarak, büyük bir rahle üzerinde dimdik oturur vaziyette resmedilmiştir. Ayaklarının çevresinde de Kur’an ve Kur’an sayfaları bulunur. Resmin hemen önünde yer alan buhurdandan ortama mistik bir hava veren dumanlar yayılır. Mihrabın yanında ise dev bir mum yer alır.

İslamiyet’in en kutsal yerlerinden biri de camilerdir ve burada müminler dua ederek ibadet ederler. Camilerde kadınlar ve erkekler bölümleri olmak üzere iki ayrılmış bir şekilde oturma düzeni vardır. Özellikle dinin daha etkin olduğu coğrafyalarda kadınların çok fazla bir önemi yoktur. Yüzyıllar içerisinde kadınların sosyal ve siyasal hakları her zaman erkeklerden aşağıda olmuştur. Osmanlı döneminde ise kadınlar çok daha kapalı bir yaşam sürmekteydi. İşte bu nedenle Osman Hamdi’nin Mihrap tablosu son derece önemlidir. Çünkü tablo son derece pozitif bir amaçla -kadınının kutsal bir varlık olduğunu göstermek- için yapılmıştır.

Jean-Léon Gérôme’un “Tanagra” adlı heykeli

Resimdeki kadının ressamın eşi Naile Hanım’ın gençlik hali olduğu iddia edilir. Kimine göre ise ressam, evde çalışan bir Ermeni kızı model edinmiştir. Resimdeki kadının pozu, Jean-Leon Gerome’un Tanagra isimli heykelinin pozuna benzediğinden Osman Hamdi’nin Mihrab’ı yaparken “Tanagra” eserinden esinlendiği düşünülür.

Tanagra heykeli

Osman Hamdi Bey’in En Ünlü 13 Eseri

  1. Beyaz Vazoda Çiçekler
  2. Gezintide Kadınlar
  3. İki Genç Kızın Türbe Ziyareti
  4. Pembe Başlıklı Kız
  5. Naile Hanım Portresi
  6. Silah Taciri
  7. İstanbul Hanımefendisi
  8. İki Müzisyen Kız
  9. Halı Satıcısı
  10. Mimozalı Kadın
  11. Kahve Ocağı
  12. Kuran Okuyan Adam
  13. İlahiyatçı