Filmlere İlham Olan Tablolar
Sanat Resim

Filmlere İlham Olan Tablolar

Murat S.
Murat S.

Yeterince yakından bakıldığında, sanatın yer almadığı herhangi bir an yoktur. Gizlenmeyi, saklanmayı, imalarda bulunmayı ve bilinçaltımıza seslenmeyi seven sanat, kendisini "göstermekten" ziyade, fark edilip anlaşılmış olmayı sever. Hayatın hemen her anına ilham olur ve çoğu güzelliklerini anında değil, asırlar sonrasında belli eder.

Bu yazıda, dünyaca ünlü sinema filmlerinde yer alan çarpıcı sahnelere ilham olmuş resimleri göreceğiz. Okurken lütfen dik durunuz ve gülümseyiniz. Nedenini yazımızın sonunda göreceksiniz.

Bu içerik ilginizi çekebilir: Ünlü Tablolar: En Çok Bilinen 10 Resim

Rüyalar

Akira Kurosawa’nın 1990 yılında gösterime giren “Rüyalar” isimli filmi ve Vincent Van Gogh’un 1890 yılında resmettiği “ Buğday Tarlası ve Kargalar’ ismini koyduğu resmi. Her iki sahne de ana figürün uçsuz yalnızlığına ve karamsarlığına ve bir taarruz altındaki savrulmuşluğuna tanıklık ediyor.

Shirly: Gerçeğin Kehanetleri

Gustav Deutsch’un 2013 yılı yapımı “Shirly: Gerçeğin Kehanetleri” filminde yer alan bu sahne, sıkılmış bir tiyatro oyuncusunun sahneye çıkmadan önceki halini gösteriyor. Yönetmene ilham veren ressam Edward Hopper, 1939’da çizdiği ‘New York Filmi’ isimli eserinde de, sahnenin tasarlanmış gerçekliğiyle, gerçeğin tasarlanamaz haline dair yorgunluğu anlatıyor.

Değirmen ve Haç

Polonyalı yönetmen Lech Majewski'nin yönetmenlik koltuğunda olduğu 2011 yılı yapımı “The Mill and the Cross“ isimli filmde, İspanyol paralı askerlerin Flaman topraklarına gelip Hz.İsa'yı çarmıha germelerini anlatılıyor. Sahneye ilham veren ressam Pieter Bruegel’in 1564 yılında çizdiği bu tablodaki muzaffer ancak kederli insanların çaresiz zaferini görebiliyor musunuz?

Gece Kuşları

Edward Hopper popüler kültürde çok tanınmış ve yorumlanmış olan 1942 yılındaki eseri “Gece Kuşları”, kent insanın yalnızlığını ve umarsızlığını anlatan bir yapıttır. Yönetmen Herbert Ross, 1981 yılında gösterime giren “Cennetten Mucizeler” filminde bu sahneyi bütünüyle tekrar edip, Amerikan rüyasından bir kesiti izleyiciye sunmuştur.

Whistler’in Annesi

Carl Theodore Dreyer’in "Çevresindeki her şey, karakterin içinde bulunduğu ruh haliyle uyumlu olacak kadar basit görünmelidir." cümlesiyle ifade ettiği yalınlık, 1871 yılına ait “Whistler’in Annesi” isimli eserle uyum gösteren ve 1919 yılı yapımı “Başkan” filminde, siyah-beyaz kullanımının kasvetli duruşunu sergiliyor.

Napolyon Alpleri Geçerken

1801 tarihli “Napolyon Alpleri Geçerken” isimli yağlıboya tabloda Napolyon’un kendisine bakanlara attığı bakıştaki kararlılık ve bindiği atın gözündeki ifadeyle, Sophia Coppola’nın 2006 yılı yapımı “Marie Antoinette” filmindeki Napolyon sahnesinin benzerliği şaşırtıcı değil mi?

Dünya Tarihi: Bölüm 1

Mel Brooks’un bir parodi olarak çektiği ve “Dünya Tarihi: Bölüm 1” ismiyle 1981’de gösterime giren filmde kullanılan bu sahne, Leonardo Da Vinci’nin en ünlü eserlerinden bir sayılan “Son Yemek” freskinin tıpkısı. Da Vinci’nin Hz.İsa ve havarilerinin son yemeğini resmettiği yapıta mizahi bir yorum katan Brooks, kendisini hesabı almaya gelen bir garson olarak betimlemişti.

Baron Munchausen’in Maceraları

İtalyan ressam Botticelli 1486’da muhteşem yapıtı “Venüs’ün Doğuşu”nu resmederken mitolojik bir anlatımdan ilham alsa da, asırlar sonra filminde Venüs karakteri için Uma Thurman’ın tercih eden yönetmen Terry Gilliam, güzelliğe çok isabetli bir atıfta bulunmuş oluyor. 1988 yapımı “Baron Munchausen’in Maceraları” filminde kullanılan pek çok sahne, klasik dönem resimlerden kesitler içeriyor.

Prens Edward Adalarına Doğru

Simetik planlamasına kadar mükemmel bir kadrajlama örneği taşıyan bu yapıtta ise Alex Colville’nin 1965 yılında çizdiği “Prens Edward Adalarına Doğru” isimli yapıtıyla, “Yükselen Ay Krallığı” filmini çeken Wes Andersson’un ilişkisini görüyoruz. Pastel tonlama ve kromatik uyum için çok çaba harcandığı bilinen her iki eser de, birbirlerine zamanın ötesinde bir bağla tutunuyor.

Ve son eserde ressam Oyla Kirilyuk’un yorumuyla, sanatperver.com’dan sanata dair ne varsa takip eden okurlarımızı görüyoruz. Eğer gülümsediyseniz, siz de kendinizi göreceksiniz.